top of page
Ara

İyiyim...




Adet olmuş. Nasılsın sorusuna iyiyim cevabı vermek. İyinin altına yatan bütün kalıpları düşündüğümde olmadığım noktaları bilip yine de iyiyiymiş gibi yapmak. Bir zaman için kendimizi olumlu düşünmeye itse de uzun süreçte kendimizi kandırmaca ve aldatmacadan başka bir şey değil. Değilim. Çünkü iyi değilim.


Başıma bir şey geldi. Yaşadım. Olumlu veya olumsuz tüm her şeyi ile yaşadığım şeyi karşılayabiliyor muyum. Yoksa ondan kaçıp yokmuş gibi mi farz ediyorum. Diyelim ki kaçtım. Nereye kadar ? Bu benim duygum deyip sarılmadığım sürece o peşimizde bizi sürekli korkutan ve kovalayan bir canavara dönüşüyor. Adını koymak zorunda değiliz. İlla bir etiket gerekiyorsa duygularını etiketle. Onları isimlendir. Hayat çocukken öğrendiğimiz bir kaç duygudan daha fazlası… Renkleri farket. Paleti tara.

O zaman oturup sakin sakin dur bir dakika ya sen bendensin, benim bir parçamsın deyip kabul edip, haydi şimdi seninle ne yapabiliriz diye bakmam lazım. Çünkü daha önce de yaptım. Beynin her defasında hayatta kalman lazım “onlar hep bir tehdit” dedi. O da haklı kendini koruması ve savunması gerekiyordu. Peki ben ? Ben onun bu mekanizmasına sakin kalarak ve bu tüm olumsuz, zor duyguları karşılayarak, sarılarak ona destek olabilirim. Evet benim güçlü yanlarım var daha önce de baş ettim. Şimdi tek yapmam gereken tekrar o kalkanları devreye sokmam. Bir önceki mücadeleden nasıl çıktığımı referans almam. Çünkü hep çıktım, hep çıkıcam. Bu güç ben de hep var. Olmak zorunda. Hayatta kalabilmem için beynim zaten bu gücü bana sağlıyor.


Sıra geldi düşüncelerine, bazı aksaklıklar, hatalar var aslında fark etmesi zor fakat farkettiğimiz anda tüm bakış açımızı değiştirecek tümüyle. Bazen her şeyi siyah beyaz görüyoruz. Araya hiç gri almıyoruz mesela. Ya da grinin ihtimalini yok sayıyoruz. Bazen falcılık yapıyoruz. Bir kahve falına bakar gibi karşımızdakinin düşüncelerini, tavır ve davranışlarını okuyoruz, yorumluyoruz. Bazen olayların en kötüsünü düşünüyor, en felaket ne olabilir senaryolarını yazmaya başlıyoruz. Bu aynı zamanda bizim hayatta kalma stratejimiz fakat her olayın, her durumun fekaleti bizi çözüme değil daha felakete götürür. Bazen aşırı bir her şeyi genelleştirme haline bürünüyoruz. Bir önceki olayı alıp diğer bütün olaylara kesin böyle olur diye genelliyoruz.

Yargılamayı seviyoruz, kendimizi ve diğerlerine sürekli olan davranışları üzerinden bir “etiket“ yapıştırabiliyoruz. Gerçekleştirmesini istediğimiz şeyler için kendimize veya diğerlerine ekstra zorunluluk ifadeleri yüklüyoruz. Böyle ol-malı-yım. O öyle yap-malı.

Ya da dönüp dolaşıp bir suçlu arıyoruz. Genelde suçluyu kendimiz olarak buluyor ve kötü kahraman ilan ediyoruz. kendimiz seçiyor Tabi bizimle hiç alakası olmasa bile her şeyin sorumlusu olarak kendimizi atfederek olayları kişiselleştiriyoruz.


Tüm bunları alıp toplayıp, çıkarıp, çarpıp, böldüğümüzde elimizde bir “ben” kalmıyor. Biri gelip nasılsın dediğinde “İyiyim” diyoruz.

Beynimizin o muhteşem ve hala tam olarak çözülemeyen bir kısımları tehdidi uzaklaştırmak istiyor. Nihayetinde hayatta kalmak istiyor. Dur- düşün- harekete geç. Tıpkı trafik ışıkları gibi. Ben ne hissediyorum ?

Neye ihtiyacım var ?

Bir derin nefes…

İçimden geçenleri toparladıktan sonra gerçekte ne hissettiğimi bilmeli karşımdaki. Bu onun da hakkı. Renk paletini aldım ve uygun bir renk seçtim. Şimdi artık hazırım.

Klinik Psikolog Yeliz Bayraktar Aymete

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page