Çocuklar gelişim süreci içinde bulunduğu çevre koşullarına göre kaygı düzeyi de şekil almaya başlamaktadır. Kaygı iç ve dış dünyadan kaynaklanan bir durum veya kişi tarafından oluşabilecek tehlike algılanarak yaşanan bir duygudur. Kaygı duygusu anne babanın, öğretmenlerin ve arkadaşların davranışlarına göre artmakta veya azalmaktadır. Kaygı ile korku farkını iyi bilmek gerekmektedir. Korku, bilinen, tanınan, belirli bir tehlike karşısında ortaya çıkan heyecan içeren bir tepkidir. Kaygı ise kişi tarafından bilinmeyen, belli olmayan tehlikelere karşı verilen bir heyecan tepkisidir. Kız çocuklarının kaygı düzeyleri erkek çocuklarına göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Yaşlara göre kaygının kaynakları:
0-1 yaş; ebeveynin yokluğu, gürültülü ortamlar, temel ihtiyaçlarının karşılanmaması veya anneye aşırı bağımlı hale getirilmesi, aniden memeden kesilme.
1-3 yaş; bir yabancıyla karşılaşma, bakımını sağlayan kişinin yokluğu.
3-6 yaş; karanlık, hayvanlar ve hayali yaratıklar, birden ortaya çıkan çevre değişiklikleri, erkek çocuklarda iğdiş edilme, kızlarda cinsel organının erkeklerden farklı olduğunun anlaşılması, aileye yeni bir kardeş gelmesi.
6-7 yaş; yabancılar, gürültü ve yüksek ses, gök gürültüsü, kötü masal kahramanları, aileden ayrılma, gece yalnız kalma, okula başlama ve okula gitme, arkadaş edinememe ve başarılı olamama
Ergenlik yıllarında ise yakın arkadaşlar edinme, bir grubun üyesi olma, karşı cinse hoş görünme ve bedenindeki değişikliklere karşı duyulan kaygılar görülmektedir.
Kaygının etkilerine baktığımız zaman her çocuğun birbirinden farklı olduğunu ve verecekleri tepkilerinden farklı olacağını unutmamak gerekir. Çocukluk döneminde yaşanılan baskıcı veya aşırı reddedici aile tutumları, küçük düşürücü davranışlar, ceza vermek, çocuğun fiziksel veya psikolojik baskı altında tutulması, çocuğun altını ıslatma ve cinsel oyunlarının tepkiyle karşılanması, aşırı koruyucu tutumlar, ana-babaların birbirine karşıt düşen istekleri, tutarsızlıkları, boşanmış ailelerde ana-baba arasında boşandıktan sonra bile devam eden çekişmeler çocukta kaygının oluşmasına neden olabilmektedir.
Kaygı bulaşıcı bir duygu olduğundan çocuk çevresindeki kaygılı insanlardan etkilenmekte veya özdeşim kurabilmektedir. Anneden veya babadan geçen kaygı sonucu çocuk zihninde yeni bağlantılar kurarak çevresindeki bazı kişiler ve durumlar karşısında da kaygı duymaya başlayabilmektedir. Kardeş sayısı ailenin tutum ve davranışlarına bağlı olarak kaygıyı etkileyebilir. Ebeveynlerin çocuğu yeni kardeşe hazırlamamaları, kardeşler arasında ayırım yapmaları, eşit olmayan tutumlar, anne ve babanın sevgisini kazanamama gibi kıskançlıktan doğan kaygılar oluşturabilir.
Anne-Baba ne yapmalı?
İlk aşamada yapılacak olan çocuğu anlamaya çalışmaktır. Daha sonra onunla bu konuda konuşmak ve tabi onu dinlemek gerekir. Kaygısına veya korkusuna kesinlikle küçümsemeden saygı göstererek yaklaşmak gerekir. Aşırı tepkiler vermek çocuğun kaygısını daha çok attırır. Bu nedenle sakinliği korumak gerekir. Aynı şekilde aşırı korumacı tutum göstererek kaygı duyduğu şeyden kaçmasına izin vermemelidir. Kaygı duyduğu şeyi anlamlandırmasına fırsat bulamayacaktır. Kaygısı veya korkusu ile ilgili bir durumda adım attığında ödüllendirmeli, motive etmelidir.
ÇOCUKTA ÖZ GÜVEN
Öz güven; bir çocuğun kendisine yönelik iyi duygular geliştirmesi sonucu kendisini iyi hissetmesi, kendisi olmaktan memnun olması ve bunun sonucu kendisi ve çevresiyle barışık olması demektir. Öz güven çocuklarda 0-6 yaştan itibaren yavaş yavaş gelişen bir duygudur. Aile içerisinde başlayan öğrenmeler okul hayatı ile birlikte öğretmenler ve tüm çevresini kapsamaktadır. Dolayısıyla bu noktada aile tutumu önemli rol oynamaktadır.
Benlik algısını çevreden aldığı tepkiler ve kendi hakkındaki düşünceleri oluşturmaktadır. Büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğu ilgi ve yakınlığı bulan, fikirlerine değer verilip ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluk verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptığı hatalarda doğruya uygun biçimde yönlendirilen ve sahip olduğu özellikleriyle kabul edilen çocuğun öz güveni sağlıklı bir şekilde gelişir. Öz güvenli çocuklar demek geleceğin öz güvenli yetişkinleri demektir.
Anne-baba ne yapmalı?
Ev ortamını herkesin birbirine güvendiği bir ortam haline getirmeli
Ona güvendiğinizi hissettirmeli
Kendi düşüncelerini paylaşması için fırsatlar vermeli
Onunla konuşurken duygularınızda açık olmalı
Çocuğunuzun yetenek ve yaratıcılığını keşfetmeli
Davranışlarınızla ona model olmalı
Çocuğun yanlışlarını, onu suçlamadan, olumlu yanlarını da göstererek konuşmalı
Çocuktan beklentiler onun yaşına ve seviyesine uygun olmalı
Bütün çocukların birbirlerinden farklı olduklarını ve her çocuğun kendine özgü yapısı olduğu unutulmamalı
Ona sorumluluklar vermeli
Olumlu her davranışında motive etmeli ve ödüllendirmeli.
Klinik Psikolog Yeliz Bayraktar Aymete
Comments